İletişimdeki Mutlak Doğru
Mutlak doğru herkesin kesin olarak kabullendiği ve tek bir doğru olduğunu kanıtladığı durumdur.
Mutlak doğruları olmayan insanlar hayatın onlara yaşanılmayacak bir tarafını
yaşamaya başlar ve başkalarının doğrularını kabullenmeye mecbur kalırlar. İtiraz edemedikçe de
düşüncelerimiz başkaları tarafından şekil almaya başlar. İşte o noktadan sonra
da başka insanların figüranı oluruz.
Bizler
ya zoraki dayandığımız mutlak zorluğa göğüs gereceğiz, ya da doğruyu kendimize
göre değerlendirip biraz da asilik yaparak düşüncelerimizi diğer insanlara aktaracağız.
Bunu yaparken zoraki bir dayatmayı tercih etmekten kaçınmalıyız. Çünkü baskı
yaparak farklı düşündüğümüz şeyleri aktarmak istersek bize karşı mutlak doğruyu
kabullendirmek isteyen insanlardan farkımız kalmaz. Peki eğitim de mutlak
doğrunun varlığı nedir? Öğretilenlerin nesnel ve değişmez olması bir bakıma
bizi mutlak doğruya sürüklemektedir. Ancak öğretmenlerin bilgiyi aktarma ve
iletişim kurmasında, bilgileri öğrencilere aktarırken öğrencilerin
düşünmelerine ve yorum yapmalarına izin verilmelidir. Eğitim sürecinde mutlak
doğru vardır ama biz insanlar da
düşündüğümüz gibi yaşarız. Nesnel bir bilgiyi bile belleğimizdeki bilgilerle
bağdaştırıp ona yeni şekiller vererek öğrenmeye çalışmalıyız. Karşımızdaki
insanın duygularını değiştirme gücünü onun bize gönderdiği mesajda arayıp ve
onunla iletişim kurarken olaylara farklı açıdan bakıp düşünce özgürlüğüne önem vermeliyiz.
Eğer tek bir açıya bağlı kalırsak bu durum da ortada konuşulacak bir iletişim
olmayacağının göstergesidir. Görünen de değil de görünmeyen ihtimallerle
ilgilenmek iletişimi en zora sokan bir düşüncedir. Çünkü insanlar farklı
düşüncelere anlayış göstermez, yeni düşünceleri kabullenmezler. Verilen neyse
ona itaat eder, zihinde olanı zorlamaz. Zorlayan biri olduğu zamanda onu
terslerler. Ki belki o zorlanan fikir mutlak doğruyu değiştircek bir fikirdir.
Bir öğrenci üzerinden örnek verirsem, diyelim ki bir öğrenci 2 dersten
başarısız 1 dersten başarılı. İlk tepki öğrencinin başarısız bir öğrenci
olduğunu düşünmemizdir. Peki bu durumu hiç yaptığı iş olarak düşündük mü? Bu
öğrenciyi, başarısız bir öğenci olarak yargılamamız onun başarılı olacağı
dersten ilerlemesine kaygı yaratacaktır. Ve yapabildiği tek şeyi kaybetmesine
neden olacaktır.
Hayatımız
kararlardan ve düşüncelerimizden oluşur. Bilinçli olarak yaptığımız, zihinsel
olarak yaptığımız, benlik duygusuyla yaptığımız veya bilerek yaptığımız
kararlar vardır. Kararlarımızı düşünürken bunların rastgele olmadığını anlarız.
Çünkü biz yaptık, ben yaptım, yanlış olamaz diye düşünürüz. Özgür bir iletişim
kuramamamızın sebebi de budur. Bilinçli olarak yaptığımız kararlar önceden
bilinçaltımıza yüklenmemiştir. İşte bu yüzden anlık düşüncelerimizi ısrarlı bir
şekilde sürdürmemiz ve kabul ettirmemiz de bu sebeptendir. İletişimi
farklılaştırmak ya kabullendiğimiz şekilde ilerleyecektir ya da farkındalığı
hissetiğimiz zaman.
Serap Acar
Serap Acar
Resimler
https://www.google.com.tr/search?q=ileti%C5%9Fim&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwiqjMnboMrSAhXEDiwKHWJ6CAMQ_AUIBigB&biw=1366&bih=662#tbm=isch&q=insanlar+aras%C4%B1+ileti%C5%9Fim&*&imgdii=Uxjpr2E0XBqGmM:&imgrc=IAueTwfVyP9wbM:
https://www.google.com.tr/search?q=ileti%C5%9Fim&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwiqjMnboMrSAhXEDiwKHWJ6CAMQ_AUIBigB&biw=1366&bih=662#tbm=isch&q=insanlar+aras%C4%B1+ileti%C5%9Fim&*&imgrc=IAueTwfVyP9wbM:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder